Elinde tuttuklarını bıraktı adam, şimdi iki eli de boştu. Aşağıya doğru salınan kolları sanki yirmi yaşında genç bir adama değil de artık son demlerini yaşayan birine ait gibiydi. Öylesine yorgun, öylesine boşvermişti kolları...

Elinde tuttuklarını bıraktı adam, içinde ne olduğu önemli değildi, kırılır mıydı umrunda değildi.. çünkü elinde tuttuklarını bıraktı adam...

Dönüp bakmadı, üstüne basmadı, haykırmadı, tükürmedi, çılgınca küfür etmedi, sigarasını söndürmedi, su dökmedi, sadece elinde tuttuklarını bıraktı adam..

Son bir bakış atmaya bile gerek duymadı, kimseye son bir selam yollamaya, kırdığı hiç bir kalbi düzeltmeye niyeti yoktu adamın, verdiği sözlerin hepsine bir çizgi çekti, yaptığı planları unuttu...

Sokağa çıktı, kapıyı kapatmaya bile ihtiyaç duymadı adam, önünü arkasını düşünmedi, sokağa çıktı adam. Gözlerinin ta içine bakanlara aldırmadı, sıfatını soranları sallamadı, yürüdü adam, nereye gittiğini düşünmedi, çünkü elinde tuttuklarını bıraktı adam.

Sonra birden geri döndü, kapatmadığı o kapıdan içeri girdi adam, bıraktıklarına baktı, bir bir öptü hepsini, kırılanları yeniden birleştirdi, dağılanları topladı, kirlenenleri temizledi ve anladı..

Elinde tuttukları herşeyiydi adamın..